20091015

Şuursuz İnsan Müsvetteleri...

Dün gece uykumun en tatlı yerinde saat 03.41'de telefonum ısrarla çalmaya başladı. Gözümü açtım, depar atarak salona koştum. Aklımdan geçenler " Sevgilime bişey mi oldu? Anneme bişey mi oldu? Cicoz'a bişey mi oldu? Kalbim küt küt. Baktım görünmeyen numara, açtım.

Ben: Efendim???!!//
Şuursuz zat: Kiminle görüşüyorum??
Ben: Siz kimi aramıştınız beyefendi?? (pesüphanallahhh)
Şuursuz: Ben Dilekle görüşecektim??
Ben: Yanlış oldu (ohh, kötü birşey değil en azından)
Şuursuz: EE peki sizinle görüşeyim o zaman:&&
Ben : MANYAK MISINIZ BEYEFENDİ?? Bİ GİDİN YAAA
Şuursuz: Tamam ya niye bağırıyorsunuz? ( Yorum yok burda hakkaten, pes)

Telefonu komple kapattım, yatağıma geçtim. Ama hemen paranoyak düşünceler aldı beni, ya bu adam turkcellde tanıdık bulup adresimi alırsa, ben de evde yalnızım, gelirse filan? Uyku tutmadı bir saat döndüm durdum. El insaf. "Özgürlük başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde biter".

Ne görüşecektik acaba? Akıl fakiri fukarası insanlar ciddiyim, o yüzden akıllı insanlar sevilmiyor toplumda. O kadar çoğunluk ki bu şuursuz basiretsiz düşüncesiz insanlar.

Arkadaşım benim gecenin 03 bilmem kaçında seninle konuşacak neyim olabilir ayrıca benim hayatım boyunca sana ayırmak istediğim bir salise var mıdır acaba, bi git ya, bsg...

20091014

Ayşe'ye


Ayşem bana bir mail yazmışsın, ben de cevabımı burda paylaşmak istedim izninle....


" Seni ilk gördüğüm gün aklımdan geçenleri seninle daha önce bir kaç kere paylaşmıştım. En arka sırada kulağında kulaklığınla oturuyordun, o kadar kendine has, o kadar yabancıydın ki, ilk sen dikkatimi çektin. Sende kendini herkesten koruyan, aynı zamanda insanların sana yaklaşmasını engelleyen bir duvar vardı. İlk o çarptı suratıma, yoksa ilk gelip "Merhaba" diyeceğim kişi sen olacaktın. Çünkü; o kadar kendine özgü ve o kadar asildin ki, ben paylaşmak için seni seçmek isterdim. O duvarı ilk anda kaldıramayacağımı bildiğimden, ben bu kızla ilerde samimi olacağım dedim kendi kendime. Seni tanımak istiyordum.
Tanıdım sonraları tabi ki. Sen belki farkına bile varmadın, ben bilinçli olarak yaklaştım sana, seni ürkütmeden. O kadar naiftin ki Ayşe, o semsert kabuğunun içinde inanılmaz naif birini gördüm ben ve inan seni keşfettiğim için çok mutlu ve huzurluyum. İyi ki saçma sapan onlarca arkadaşım olmamış. İyi ki paylaşmak adına seni ve Ahuyu seçmişim.


Şimdi sen kendi kendine sorular soruyorsun, ben kimim, naapıyorum, bu dünyada işim ne, amacım ne? Belki bu soruları yıllardır sorup duruyorsun kendine, başka insanların bunları sorgulamadan yaşayıp mutlu olmalarına hem şaşırıyor hem de gıpta ediyorsun. Kendini sorgulamak ne doğru, ne de yanlış Ayşe, öyle olsaydı felsefe diye bir bilim ortaya çıkmaz, bu uğurda binlerce insan kafa yormazdı. Ya da bunu sorgulamamak da kötü birşey demek değildir, kimi de bugün yediği ekmeğe, sevdiğinin koynuna girip sıcacık yatağında uyumayı önemser. Aslında hepimizin dünyaya geliş amacı var, bu belki de gençlik yıllarında hayal ettiğimiz gibi dünyayı değiştirmek değil ve bence geliş amacımızı ancak ölüm anımızda anlayabileceğiz. Amaçlar boş, her neyi yapıyorsan ondan keyif almaktır önce olan.


Sen kendinle çatışmayı bıraktığın zaman, kendini olduğun gibi kabul ettiğin zaman huzur bulacaksın, bunun toprak değiştirmekle, başka iklim solumakla ya da başka bir işle uğraşmakla ilgisi yok. Ve ben bazen hayret ediyorum, kendinle nasıl gurur duymuyorsun diye. Senin bildiklerinin yüzde onunu bilsem keşke ben de, dünyaya senin kadar nesnel eleştirel bir gözle bakabilsem, bir açılım hakkında senin kadar bilgi sahibi olsam ve aynı ustalıkla ben bunları kaleme alabilsem. Senin kadar objektif olabilsem.


Ben o kadar sığım ki senin yanında, işime geleni öğrenir, başka bilgileri ignore ederim. Farklı bakış açılarım yoktur, sabit fikirliyimdir. Bir işe başlar bitiremem, sürünür de süründürürüm, bir tek doğru vardır hayatımda kendimi ona hapseder, zindan ederim. Ve biliyor musun ben de tek başıma Rusyaya gitseydim, ben de senin gibi dönerdim. Ama ben bununla dalga geçerdim, kendini bu kadar ciddiye almamaya çalış Ayşem, sana bir dostun olarak naçizane tavsiyem sadece bu olur. Ne bizler, ne hayat ne de insanlar bu kadar ciddiye alınmaya değmezler, ufacık birer noktayız bu hayatta, hatta Tanrı bence bütğn bunları bu kadar önemsediğimizi gördükçe kahkahalarla gülüyor bize.


Tanrı sana büyük bir hediye sunmuş böyle bir akıl vererek sana. Bence onun keyfini çıkart. Herkes nereye gittiğini biliyor mu sanıyorsun, yanılıyorsun. Ben hep hedeflerden filan bahsederim ya, inan ki yarın ben ne olacağını bilmiyorum. Senin hep yazmanı istedim biliyorsun, senin her yazdığını okumak benim için keyif oldu. Düşünsene senin yapabileceğin onlarca iş var ayrıca yazarak da para kazanabilirsin bence bu büyük bir nimet.


İnsanların ne düşündüğü ise umrunda olmasın, bak bu konuda çok ciddiyim. Ben bunu kötü tecrübelerle bundan iki sene önce öğrendim ve gerçekten hiç umursamamaya başladım. Çünkü sen bu nasıl düşünür diyerek sadece kendini engellersin. Ayşe sen farklı bir düşünce boyutundasın, bunun farkına var, ve lütfen bir önceki düşünce boyutu senin naaptığın konusunda ne düşünüyor onu boşver."


Ve ben yine ama yine söylüyorum, sen böyle olmak zorunda olduğun için böylesin:))

Kendimle Yüzleşme Part 1/ Sad but true



Güzel haberlerim var. Uzun zamandır burda çıt çıkmıyordu, çünkü büyük bir koşturmaca, duygusal heyezanlar gibi uğraşlar içindeydim.

Güzel haber şu ki, 1,5 senedir üzerinde uğraştığım, didindiğim ve yeniden inşa etmeye çalıştığım kariyerimle ilgili büyük bir gelişme yaşandı. Bundan sonra uzmanlaşmak istediğim Tedarik Zinciri Yönetimi konusunda sektörün liderleri ile çalışma fırsatı yakaladım. Şu anda kafa tatilindeyim, önümüzdeki pazartesi büyük bir yoğunlukla başlayacağım. Teklifi bayramdan önce aldım, inanın gözümden yaşlar geldi. Kendimi Bravehearttaki Wiiliam gibi hissettim:) O anda yine özgür olduğumu hissettim, çünkü kendi seçimimi yaşayacaktım, yolumu kendim çizecektim. Bundan daha büyük bir saadet olabilir mi bir insanın hayatında?

SOnucunu aldığım için,burda Kariyer Notları köşeme devam edeceğim. Belki size de bir faydası dokunur, ya da tanıdıklarınıza iletirsiniz.

Duygusal hezayanlarıma gelecek olursak, o konu çok çetfefilli..Benim en büyük hatam şu ki; ben hayatta herşeyi insanların yönetebileceğine inanırım. Yani bir insanın aklı en büyük referansıdır bana göre. Tesadüflere inanmam, nasip kısmet işlerini ise başarısızlığın bahanesi olarak görürüm. Hayalperest değilimdir, gerçeklerle yüzleşirim, kendime hiç acımam, en büyük eleştiriyi ben yine kendime yaparım, o yüzden de eleştirilmeyi fazla sevmem, çünkü tüm duyacaklarımı en ağırından kendime söylemişimdir öncesinden.


Belki ilerde, son iki aydır içinde bulunduğum duygusal travmanın detaylarını paylaşırım ama şu anda paylaşmak istemiyorum; çünkü bunları analiz ederek, kendi sonucuma ulaşmaya çalışıyorum. Ancak son zamanlarda şunu çok net olarak gördüm ki, ben inanılmaz düzgün bir aileye sahibim. Şimdiye kadar defalarca eleştirdiğim babam, öyle yüce bir insanmış ki, bunu başka başka hayatlarla kıyaslayarak anladım. Babam, beni ve kardeşimi hayatta herşeye hazırlıklı olarak büyütmüş, bir gün kendisi olmasa bile, bizim her zaman ayakta kalacağımızı, hayatımızı aynı düzgünlükle devam ettireceğimizi bilmiş, bize o özgüveni aşılamış. Hiç bir konuda baskı yapmadı, kendi seçimlerimize saygı duydu, kardeş olarak birbirimize bu kadar bağlı olmamızı ve birbirimizi kollamamızı sağladı. Ben hep bildim ki, benim babam arkamda, kapı gibi. Bu kadar özgürlüğe saygılı, girişken ve savaşçı bir baba ve bir o kadar da güçlü aynı zamanda naif bir annenin çocukları bu şekilde ortaya çıkmış. Ya diyeceksiniz ki bu ne övünme, bu ne böbürlenme, ne kadar kibirlisin sen. Gerçekten alakası yok, ben 28 yaşıma kadar bunu hiç düşünmemişim biliyor musunuz? Ben hep mütevazi davranmışım, dikkate almamışım, zannetmişim ki her anne baba zaten böyle yetiştiriiyor evladını. Alakası yokmuş..


Ve ben tüm bu yaşadıklarımda kendimi suçlayamıyorum, çünkü ben kendime dürüstüm, kendimi kandırmıyorum, en özgür insan benim, çünkü ağzımdan çıkanlarla düşündüğüm, hissettiğim şeyler aynı. En ağır öz eleştirilerden aklandım, ben temizim. Ve benim bu travmaları yaşamam sebebiyet veren, kendine inanmamak, kararsızlık, yok sayılmak, ertelenmek maalesef benim hiç suçum değil, benim tercih ederek şu anda kaldığım durum ve ahvaldir.


Diyorum ya, düşünüyorum, düşünüyorum, kendimi neden bu kadar küçümsemişim, hayallerimi neden bu kadar azımsamışım, neden gözden çıkarılmayı kabullenmişim, bu kadar basitmiymiş benim duyduğum sevgi, bu kadar kolaymıymış benim sadakatimi kazanmak. Bilinmemiş kıymetim, bak ilk kez bunu kendimle bile paylaşıyorum, sad but true...