20091014

Ayşe'ye


Ayşem bana bir mail yazmışsın, ben de cevabımı burda paylaşmak istedim izninle....


" Seni ilk gördüğüm gün aklımdan geçenleri seninle daha önce bir kaç kere paylaşmıştım. En arka sırada kulağında kulaklığınla oturuyordun, o kadar kendine has, o kadar yabancıydın ki, ilk sen dikkatimi çektin. Sende kendini herkesten koruyan, aynı zamanda insanların sana yaklaşmasını engelleyen bir duvar vardı. İlk o çarptı suratıma, yoksa ilk gelip "Merhaba" diyeceğim kişi sen olacaktın. Çünkü; o kadar kendine özgü ve o kadar asildin ki, ben paylaşmak için seni seçmek isterdim. O duvarı ilk anda kaldıramayacağımı bildiğimden, ben bu kızla ilerde samimi olacağım dedim kendi kendime. Seni tanımak istiyordum.
Tanıdım sonraları tabi ki. Sen belki farkına bile varmadın, ben bilinçli olarak yaklaştım sana, seni ürkütmeden. O kadar naiftin ki Ayşe, o semsert kabuğunun içinde inanılmaz naif birini gördüm ben ve inan seni keşfettiğim için çok mutlu ve huzurluyum. İyi ki saçma sapan onlarca arkadaşım olmamış. İyi ki paylaşmak adına seni ve Ahuyu seçmişim.


Şimdi sen kendi kendine sorular soruyorsun, ben kimim, naapıyorum, bu dünyada işim ne, amacım ne? Belki bu soruları yıllardır sorup duruyorsun kendine, başka insanların bunları sorgulamadan yaşayıp mutlu olmalarına hem şaşırıyor hem de gıpta ediyorsun. Kendini sorgulamak ne doğru, ne de yanlış Ayşe, öyle olsaydı felsefe diye bir bilim ortaya çıkmaz, bu uğurda binlerce insan kafa yormazdı. Ya da bunu sorgulamamak da kötü birşey demek değildir, kimi de bugün yediği ekmeğe, sevdiğinin koynuna girip sıcacık yatağında uyumayı önemser. Aslında hepimizin dünyaya geliş amacı var, bu belki de gençlik yıllarında hayal ettiğimiz gibi dünyayı değiştirmek değil ve bence geliş amacımızı ancak ölüm anımızda anlayabileceğiz. Amaçlar boş, her neyi yapıyorsan ondan keyif almaktır önce olan.


Sen kendinle çatışmayı bıraktığın zaman, kendini olduğun gibi kabul ettiğin zaman huzur bulacaksın, bunun toprak değiştirmekle, başka iklim solumakla ya da başka bir işle uğraşmakla ilgisi yok. Ve ben bazen hayret ediyorum, kendinle nasıl gurur duymuyorsun diye. Senin bildiklerinin yüzde onunu bilsem keşke ben de, dünyaya senin kadar nesnel eleştirel bir gözle bakabilsem, bir açılım hakkında senin kadar bilgi sahibi olsam ve aynı ustalıkla ben bunları kaleme alabilsem. Senin kadar objektif olabilsem.


Ben o kadar sığım ki senin yanında, işime geleni öğrenir, başka bilgileri ignore ederim. Farklı bakış açılarım yoktur, sabit fikirliyimdir. Bir işe başlar bitiremem, sürünür de süründürürüm, bir tek doğru vardır hayatımda kendimi ona hapseder, zindan ederim. Ve biliyor musun ben de tek başıma Rusyaya gitseydim, ben de senin gibi dönerdim. Ama ben bununla dalga geçerdim, kendini bu kadar ciddiye almamaya çalış Ayşem, sana bir dostun olarak naçizane tavsiyem sadece bu olur. Ne bizler, ne hayat ne de insanlar bu kadar ciddiye alınmaya değmezler, ufacık birer noktayız bu hayatta, hatta Tanrı bence bütğn bunları bu kadar önemsediğimizi gördükçe kahkahalarla gülüyor bize.


Tanrı sana büyük bir hediye sunmuş böyle bir akıl vererek sana. Bence onun keyfini çıkart. Herkes nereye gittiğini biliyor mu sanıyorsun, yanılıyorsun. Ben hep hedeflerden filan bahsederim ya, inan ki yarın ben ne olacağını bilmiyorum. Senin hep yazmanı istedim biliyorsun, senin her yazdığını okumak benim için keyif oldu. Düşünsene senin yapabileceğin onlarca iş var ayrıca yazarak da para kazanabilirsin bence bu büyük bir nimet.


İnsanların ne düşündüğü ise umrunda olmasın, bak bu konuda çok ciddiyim. Ben bunu kötü tecrübelerle bundan iki sene önce öğrendim ve gerçekten hiç umursamamaya başladım. Çünkü sen bu nasıl düşünür diyerek sadece kendini engellersin. Ayşe sen farklı bir düşünce boyutundasın, bunun farkına var, ve lütfen bir önceki düşünce boyutu senin naaptığın konusunda ne düşünüyor onu boşver."


Ve ben yine ama yine söylüyorum, sen böyle olmak zorunda olduğun için böylesin:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder